Madde 84 - Temİnat gösterİlecek hâller
HMK
|
MADDE 84
(1) Aşağıdaki hâllerde
davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat
gösterilir:
a) Türkiye’de mutad
meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil
olarak katılması veya takip yapması.
b) Davacının daha önceden
iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden
yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz
belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun
belgelenmesi.
(2) Davanın görülmesi
sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de
mahkeme teminat gösterilmesine karar verir.
(3) Mecburi dava ve takip
arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar
bakımından mevcut olması hâlinde doğar.
|
Maddenin birinci fıkrasında yer
alan düzenlemeyle, teminat gösterilecek hâllerin neler olduğu hüküm altına
alınmıştır. Bu çerçevede, teminat gösterilmesi gereken ilk hâli, Türkiye'de
mutad meskeni bulunmayan Türk vatandaşının Türkiye'de dava açması, davacı
yanında davaya fer'î müdahil sıfatıyla katılması yahut Türkiye'de takip
yapması oluşturacaktır. Maddede, teminat konusu sadece Türk vatandaşları
açısından düzenlenmiştir. Çünkü yabancıların, Türkiye'de dava açması, davacı
yanında davaya fer'î müdahil sıfatıyla katılması ve Türkiye'de takip yapması
hâlinde, teminat göstermesiyle ilgili olarak Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul
Hukuku Hakkındaki Kanunun 32 nci maddesinde yer alan kural işlerlik
kazanacaktır.
Maddenin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan kural, ancak Türkiye'de mutad meskeni bulunmayan Türk
vatandaşları bakımından uygulanma alanı bulur. Çünkü, mutad mesken ve
vatandaşlık kavramları, sadece gerçek kişilerle ilişkili kavramlardır. Tüzel
kişilerin ise merkezlerinden söz edilebilir ve onların merkezlerinin kuruluş
belgelerinde (statülerinde) gösterilmesi zorunludur. Bu durum karşısında,
ikametgâh ve mutad mesken gibi kavramlar zaten tüzel kişilere yabancıdır.
Tüzel kişinin merkezi Türkiye'de ise o tüzel kişi Türk tâbiyetindedir;
merkezi yurt dışında ise yabancı bir tüzel kişiden söz etmek gerekir. Yabancı
tüzel kişi ise Türkiye'de dava açacak yahut takip yapacak olursa, 2675 sayılı
Kanunun 32 nci maddesi uyarınca teminat göstermek zorundadır. Bu durumda,
tüzel kişilerin daima bir merkezlerinin bulunmasının zorunlu olması
sebebiyle, (a) bendinde yer alan düzenleme, onlar bakımından işlerlik
kazanamayacaktır. Tüzel kişilerin merkezlerinin bulunması sebebiyle onlarla
her durumda ilişkilendirilen bir coğrafî yerin varlığından ötürü Türk tüzel
kişileri bakımından (a) bendi kapsamında bir düzenleme sevk etmeye gerçekte
ihtiyaç da yoktur.
Öte yandan, 1086 sayılı Kanunda yer
alan düzenlemeden farklı olarak, Türk vatandaşları açısından,
"Türkiye'de yerleşim yeri bulunmama" ölçütü yerine yabancı ülkede
yerleşim yeri olan Türk vatandaşlarını, salt bu nedenle Türkiye'de dava
açmaları veya takip yapmaları hâlinde teminat gösterme zorunluluğundan
kurtarmak amacıyla, tüm hayat ilişkilerinin belirli bir coğrafî alanda
yoğunlaşması biçiminde tanımlanan, mutad mesken kavramı ölçütü getirilmiştir.
Bu suretle, onların, istisnaen teminat gösterme zorunluluğu ile karşı karşıya
kalmaları amaçlanmıştır.
Maddede sözü edilen davaya
müdahaleden maksat ise davaya fer'î müdahaledir. Çünkü, aslî müdahale,
görülmekte olan davanın konusunu oluşturan şey üzerinde kısmen ya da tamamen
üstün bir hak iddiasında bulunan üçüncü kişinin, görülmekte olan davanın
taraflarına karşı müstakil bir dava açılması suretiyle gerçekleştirildiği
için, aslî müdahil zaten davada taraf yani davacı konumundadır; dolayısıyla,
aslî müdahaleyi yapacak kimsenin Türkiye'de mutat meskeni yoksa, teminat
gösterme zorunluluğu, bunu gerçekleştirmek için açacağı dava ile zaten ortaya
çıkacaktır. Fer'î müdahale ise ayrı ve müstakil bir davanın açılması
suretiyle değil, müdahale talebinin mahkemece kabulü hâlinde işlerlik
kazanır. Fer'î müdahil taraf değil, yanında davaya katıldığı tarafın
yardımcısı konumundadır. Türkiye'de mutad meskeni bulunmayan fer'î müdahil
açısından teminat gösterme yükümü ise davalının yanında değil, ancak
davacının yanında davaya katılarak bu sıfatı iktisap etmesi hâlinde ortaya
çıkacaktır.
1086 sayılı Kanunun 97 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeden farklı olarak, teminat
gösterilecek hâller arasına Türkiye'de takip yapılması da eklenmiştir.
Ayrıca, anılan yasal düzenlemeden yine farklı olarak, gösterilecek olan
teminatın kapsamı, yargılama ve takip giderleri ile sınırlandırılmış;
içeriğinin tümüyle belirsizlik arz etmesi sebebiyle, bu güne kadar hiç
uygulama alanı bulmamış olması hususu da dikkate alınarak, temin edilmesi
gerekenler arasına, karşı tarafın dava veya takip nedeniyle uğrayabileceği
muhtemel zararlar dahil edilmemiştir. Ayrıca, bu bağlamda, davacı yanında
davaya fer'î müdahil sıfatıyla katılanın temin etmesi gerekenin sadece fer'î
müdahale giderleri ile sınırlı bulunduğunun altının da çizilmesi gerekir.
Öte yandan, teminat gösterme zorunluluğu
doğuran hâller arasına, yargılama ve takip giderlerini karşılamada
doğabilecek muhtemel güçlüğü bertaraf etmek ve anılan giderlerin temin
edilmesini daha işin başında güvence altına almak amacıyla, davacının daha
önceden iflâsına karar verilmiş, hakkında konkordato, uzlaşma suretiyle
yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması, borç ödemeden aciz
belgesinin varlığı gibi ödeme güçlüğü içinde bulunduğunu gösteren belgelerin
varlığı hâli de eklenmiştir. Bu hüküm, hem gerçek hem de tüzel kişi davacılar
bakımından işlerlik kazanabilir. Belirtilen hâllerin, davacı yanında fer'î
müdahil sıfatıyla yer alan kişinin şahsında gerçekleşmiş olması, fer'î
müdahil açısından da müdahale giderleriyle sınırlı olarak teminat gösterme
zorunluluğunun doğması sonucunu ortaya çıkarır.
Maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinde yer alan düzenlemenin, 1086 sayılı Kanunun salt yabancı değil de,
millî unsurlu ilişkileri baz alması sebebiyle, Türk tâbiyetinde bulunan
davacılar ile davacı yanında fer'î müdahil sıfatıyla yer alan kişiler
açısından geçerlilik taşıyacağı konusunda herhangi bir kuşku duymamak
gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında,
teminat gösterilmesini gerektiren hâl ve şartların davanın görülmesi
sırasında ortaya çıkması hâlinde, mahkemenin teminat gösterilmesine karar
verebileceği hususu hüküm altına alınmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise
aktif mecburî dava ve takip arkadaşlığında, teminat göstermeyi gerektiren
hâllerin dava ve takip arkadaşlarının tamamının şahsında gerçekleşmesi
hâlinde doğacağı hususu hüküm altına alınmıştır. Bu durum, sözü edilen dava
veya takip arkadaşlarının tamamının tek bir tarafı oluşturması kuralının
doğal bir sonucudur.
|
HUMK
|
MADDE 97
Türkiye'de Kanunu Medeni mucibince ikametgahı
olmıyan müddei veya davaya müdahale eden kimse diğer tarafın muhtemel zarar
ve ziyaniyle masarifi muhakemesine mukabil 96 ncı madde mucibince teminat
göstermeğe mecburdur.
İşbu kaide tahkikat ve muhakeme esnasında
ikametgahını ecnebi memlekete nakledenler hakkında da caridir. Muahede
hükümleri mahfuzdur.
|
Kaynak Kanun - sZPO
|
Art. 59 Grundsatz
1 Das Gericht tritt auf eine Klage oder auf ein Gesuch ein, sofern die
Prozessvoraussetzungen
erfüllt sind.
2 Prozessvoraussetzungen sind insbesondere:
a. die klagende oder gesuchstellende Partei hat ein schutzwürdiges
Interesse;
b. das Gericht ist sachlich und örtlich zuständig;
c. die Parteien sind partei- und prozessfähig;
d. die Sache ist nicht anderweitig rechtshängig;
e. die Sache ist noch nicht rechtskräftig entschieden;
f. der Vorschuss und die Sicherheit für die Prozesskosten sind geleistet
worden.
|
Art. 99 Sicherheit für die Parteientschädigung
1 Die klagende Partei hat auf Antrag der beklagten Partei für deren
Parteientschädigung Sicherheit zu leisten, wenn sie:
a. keinen Wohnsitz oder Sitz in der Schweiz hat;
b. zahlungsunfähig erscheint, namentlich wenn gegen sie der Konkurs
eröffnet oder ein Nachlassverfahren im Gang ist oder Verlustscheine bestehen;
c. Prozesskosten aus früheren Verfahren schuldet; oder
d. wenn andere Gründe für eine erhebliche Gefährdung der
Parteientschädigung bestehen.
2 Bei notwendiger Streitgenossenschaft ist nur dann Sicherheit zu
leisten, wenn bei allen Streitgenossen eine der Voraussetzungen gegeben ist.
3 Keine Sicherheit ist zu leisten:
a. im vereinfachten Verfahren mit Ausnahme der vermögensrechtlichen
Streitigkeiten nach Artikel 243 Absatz 1;
b. im Scheidungsverfahren;
c. im summarischen Verfahren mit Ausnahme des Rechtsschutzes in klaren Fällen
(Art. 257).
|
Yorumlar
Yorum Gönder